4 NİSAN
7 sene önce bugün bir çığlık atmıştım, hala acısı yüreğimde
olan.. Ah be Sarı! Nisan ayından nefret edişimin tek sebebi senin gidişin. O
kadar umutla beklediğim günler tuttuğum günlüğü laptopla birlikte atmıştım çöpe
hala hatırlıyorum. İnsan helalleşir mi son konuşmasında? Minicik ellerimiz vardı
oysaki dünyayı kucaklayan. Senden sonra kimseye koşarak sarılmadım. Çok
sevdiklerim hep erken gitti, seninle de özleme duygum bitti. Hiçbir şey
değişmedi diyemiyeceğim, sen gittiğinden beri. Bütün acılarımız aynı,
sevinçlerimiz kısa ve dünya daha da kötü. Dediğin gibi, büyüdükçe büyüyen
dertler verdi zaman. Elimizi uzattığımız herkes kaybolurken, “neden” sorusu
hiç gitmedi. Belki gitmeseydin, keşkeler
de giderdi cümlelerden. Evet tahmin ettiğin gibi, ağlamalarımız,
insanlarla paylaştıklarımız, hepsi eski defterlere sarılı.. Bazen sana anlatacağım dertleri kenara koyup unutuyorum. Çok birikti ama hepsini unuttum bile! Erkenden terkettiğin dünyada, en renkli
hazinenin, senin bizde bıraktığın anıların olduğuna eminim. Çok erken bir sonda; en canlı notalar, en değerli kelimeler, ifadelerin; en kuvvetli seslerindeki tınısı oldun. Geçen zamana bile sütun gibi
gerindin. Dinmeyecek tek damla tanesinin bile dünyadaki sabr-ı selameti oldun. Sessizliğin en derin gecesindeki yalanları,
kanıtlayamadıklarımı, dünyadaki hiç söylenmemiş sözleri bulup çıkartsam bile ölümün
acısını tarif edemez . Eksik kalan cümlelerimiz, hayallerimiz, kahkahalarımız,
sırlarımız hepsi yarım bıraktığın sessizlik oldu. Dualarımız ruhunu capcanlı başımızda
hissettiricek buna eminim. Cennetin en güzel köşelerinde, en derin uykunda nur
içinde ol! Yüreğimi sevginden koparamadığım can dost Gökayım, bugün de en sevdiğimiz, Levent
Yüksel!
Yorumlar
Yorum Gönder