EDİS'İN AN'I
Nisan sonunda arkadaşımla Edis’in AN albümünün lansman konserine gittik. Ben çok fazla takip etmiyorum kim çıkmış, sesi nasılmış. Biliyorsunuz artık kayda değer, kalıcı işler yapılmıyor. Ama çok da uzak kalmamak için biraz çok çok yapalım dedik. Zorlu’ya girdikten sonraki sırayı görünce şaşırdım. O heyecanlı bekleyişi görebiliyordum. Elbette her yaş grubundan insan vardı. Ama kitlenin çoğu teenagers dediğimiz fanların bulunduğu, heyecandan yerlerinde duramayan gruplardı. O andan sonra ciddiye almaya başladım! Çünkü bu kalabalığı oluşturmak için sadece yakışıklı olmak yetmez. Sevgiliyi, o yaşta, oraya getirmek için kıskanılmayacak ve övülecek kadar iyi sesin de olması lazım. En son ne zaman böyle bir grubun içindeydim diye düşündüm , Tarkan! Evet onun için böyle beklemişimdir.
İçeriye
girince acaba stüdyoda mı yapsalarmış koca yeri nasıl dolduracaklar ki dememe
kalmadı, yarım saat içinde salondan taşmaya başladık. Sahneye çıkana kadar, o
enerjiyi görsel bir sunumla taçlandırmayı bilmek de ayrı bir başarı.. Sahneye
çıktığında o atılan çığlıklar eminim Beşiktaş'ın kırdığı rekora ulaşmıştır,
kısmi sağır oldum. Tabii girişi de efsane oldu, dansı da,
sesi de! Ülkece ne hale geldiysek artık "düşünsene konserdeki sesiyle,
kayıt sesi aayynı" demek şaşırtıcı geliyor. Ne zaman nefesi yetmeyecek de, solistleri baskın söyleyecek
diye beklemeye başladım. İçimden "imkansız ya" diyorum. Deli gibi
dans ederken, şapır şapır terlerken, ses renginde hiç mi değişme olmaz bir
insanın! Ama Ediscim çok çok yanii! Arkasına falan baktım acaba sistemi
kurdular da sesle mi oynuyorlar diye :)) Yanımda yeni çıkan albümün her
kelimesini ezberleyip tepinen insanlardan bahsetmiyorum bile..
3 kıyafet
değiştirdi biz anlamadan. Şarkı aralarında o kadar
içten konuşmalar yaptı ki, dinleyici/şarkıcı perdesini en baştaki görsele
yansıtılan perdeyle birlikte kaldırmıştı sanki! Neredeyse mahcup oldu konserine
gittik diye :)) Sonra kaybettiği arkadaşı için bir şarkı söyledi ve o duyguyu,
o hissettiği yıkımı öyle bir geçirdi ki bize, ağlamaya başladım. Baya
bildiğiniz, cool cool gittiğim adamın konserinde ağladım! Öyle bir geçiş yaptı
ki o hüzünlü andan başka bir şarkıya "üzüntülerimizi bu gece
unutuyoruz" dediğinde, kendimi dans ederken buldum. Çok nadir djler geçiş
yaparken "işte buu!" diye bağırırım. Orada da aynı hissi yaşadım.
Fark ettirmeden, sizi soktuğu An'dan çıkarmadan.. Bir de sürpriz yaptı Yasemin Mori ile birlikte düet yaptı. İşte o an, o AN, vayy bee dedim! Dansı,
mütevaziliği, sesi, duruşu, iletişimi, sahneyi kullanışı öyle mükemmeldi ki
içimden "ah be!" dedim. Dedim çünkü..
En yakın arkadaşlarımla oturmuş, Amerikan
Futbol Ligi'nin NFL)şampiyonluk maçı Super Bowl 2016'nın devre arasında
düzenlediği şovunu izliyorduk. Dedik ki işte hiçbir zaman bir
Türk şu şekilde konser veremeyecek. Ne bir sponsor bulunabilir, ne de seyirci,
sanatçıya rahatlık sağlayabilir. Mesela Chris Martin elinde mikrofonla yere
çömelmiş, fan'larının konser alanına koşuşunu beklerken kimsenin ona
yaklaşmaması inanılmaz! Düşünsenize millet yanından geçiyor o yokmuş gibi :))
Kahkaha atarak Türkiye versiyonunu düşündük. Adamın üstüne çullanmışlardı o an!
Bruno Mars elini seyirciye uzattığında onu aşağı, yanlarına çekip
kıyafetlerini çekiştirirlerdi fanları. Zaten nefes alamaz ölürdü bir dakika
içinde. Beyonce çıkarken delirip, stadın üst tarafında oturanlar, koltukları
söküp birbirlerine fırlatmaya başlarlardı. Birileri yine ölürdü. Öyle Şenol
Güneş'in sıyrığı gibi hadi içeri çocuğum maç tatil diyemezsin. Adamlar sahanın
içinde kimi gönderiyorsun :D Zaten maç arası marası hak getire. Araymış! Bir de
15 dk sonra onları sakinleştireceksin. O sahadan kimse geri tribüne çıkabilir
mi? Belki olanak sağlansaydı farklı olabilirdi diycem de kulağa hiç
gerçekçi gelmedi. Ben menajer olsam, sanatçımı yem yapmazdım güvenliği
sağlayamayan bir ülkede neymiş sahne showuymuş vs. O yüzden kendi çapımızdan
öteye gidip dünyaya erişemiyoruz.
Ah be dedim işte Edis.. Bizim menajerlerin
en iyilerine bakıyorsun (oyuncu-sanatçı fark etmez), kadrolarında sıradan kimse
yok. Çünkü, etiket alıyorlar. Nerede köşebaşı ajans varsa cevher yetenekleri
sunmak için koşturup aralara birilerini sokmaya çalışıyorlar. Baktım, Edis de
çıkamamış ilk başta. Kalıplarımıza uymamış, olmazmış.. Ah o egolar ah o
kalıplaşmışlıklar.. Kim bilir kaç değerli Edis var ülkede, onun şansını
yakalayamamış! Ancak, minnacık çocukları ortalığa salıp üstünden pirim yapmaya
çalışan "proje, ürün" müdürleri yeni moda yaratmakla uğraşsın.
Tarkan'ın da star koltuğunu paylaşma zamanı gelmiş. Çok iyilere ihtiyacı var bu ülkenin. Edis'de o
ışık var. Sahne ışığı, "star doğmuşsun" ışığı. Eğer doğru insanlarla
karşılaşır, onun için bir şeylerini ortaya koyup canla başla savaşılırsa, doğruluğundan bir şey kaybetmeden bu şekilde sahnede
devleşmeye devam ederse, ileride bir sanatçımızı eminim ki yurt dışında (benim arkadaşlarımla
konuştuğum ve hayranlıkla izlediğim gibi) izleyeceklerdir.. An albümü
bildiğiniz gibi değil çocuklar, gidip o an'ı yaşamalısınız! Kucak dolusu
sevgiler..
Yorumlar
Yorum Gönder